NATO Zirvesi Sonrası Transatlantik İlişkilerin Yol Haritası
Zeynep Başaran, Genel Sekreter
Cem Taylan, Araştırmacı
Transatlantik ilişkiler için büyük önem taşıyan bir haftayı geride bıraktık. Cornwall’da bir araya gelen G7 ile başlayan, ABD Başkanı Joe Biden’ın Kanada ve Avrupalı liderler ile bir araya geldiği Brüksel’de yapılan NATO Zirvesi ve ABD-AB Toplantısı ve Cenevre’de gerçekleşen Biden-Putin görüşmesi ile devam eden yoğun istişarelerin yaşandığı ve tüm uluslararası kamuoyunun dikkatle takip ettiği, haftalar öncesinden hakkında yazılar yazılan toplantılar. Başkan Biden’ın göreve geldikten sonra görüştüğü ilk Avrupalı liderin, Japonya ve Güney Kore Başbakanlarını takiben, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg olması, ve Münih Güvenlik Forumu’nda “Amerika geri döndü” açıklamasında bulunması, transatlantik ilişkilerin geleceği açısından olumlu yankılanmıştı.
14 Haziran’da 30 Müttefik ülkenin Devlet Başkanları, Dışişleri ve Savunma Bakanları olmak üzere liderler, Brüksel’deki NATO Karargahında bir araya geldi. Zirvenin gündeminde beklendiği üzere NATO’nun 2030 hedefleri, İttifak’ın doğusundaki savunma ve caydırıcılığın güçlendirilmesi, yükselen yıkıcı teknolojilere karşı teknolojik eşiğin yakalanması, iklim değişikliğinin yaratacağı jeopolitik etkileri yatıştırma gibi konular vardı. Her zirve öncesi tekrarlandığı gibi bu zirvede de Müttefikler birbirlerine, Washington Antlaşması’nın 5. maddesine, demokratik değerlere ve NATO’ya olan bağlılıklarını ve kararlılıklarını dile getirdiler.
Beklendiği üzere, Türk kamuoyu, özellikle de Türkiye-ABD ilişkileri için önem arz eden Erdoğan-Biden görüşmesine odaklandı. Her ne kadar S-400 lerin akıbeti ve F35 programına yönelik iyimser talepler üzerinden bir analiz yapılmış olsa da, ABD ve Avrupalı müttefiklerin Afganistan’dan askeri gücünü çekeceğini açıklaması ve Kabil havaalanının Türkiye’ye bırakılmasının kamuoyunda yankılanması bu toplantının ana gündem maddeleri idi. Bir saatlik Erdoğan-Biden görüşmesinin Türkiye-ABD ilişkilerinde bir dönüm noktası olacağını beklemek zaten stratejik bir öngörü olamazdı.
Zirvede gerçekleşen bir diğer önemli görüşme ise Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Recep Tayyip Erdoğan arasında oldu. Kırk beş dakika süren görüşmede iki lider, özellikle Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz’deki anlaşmazsızlıkları ele aldılar. Emmanuel Macron, iki NATO ülkesini bir çok kez karşı karşıya getiren krizlerin aşılmasını ve bu konularda işbirliğine gidilmesini arzu ettiğini söyledi. İki liderin görüşme sonrası verdikleri görüntüler, kamu oyunda ülkeler arasındaki ilişkilerde bir rahatlama sinyali olarak algılandı. Ele alınan bir diğer konu ise Türkiye’de uyuşturucu bulundurmaktan 16 yıl hapis cezasına çarptırılan Fransız vatandaşı Fabien Azoulay’ın Fransa’ya iadesi oldu. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, en kısa sürede Azoulay’ın Fransaya iadesini istedi. Macron, konuşmanın ardından sürecinin hızlanacağını duyurdu.
Kovid pandemisi sürecinde sivil koordinasyonu sağlama amacıyla Müttefiklere ve de partner ülkelere tedarik desteğinde bulunan NATO, bir anlamda askeri olmayan tehditlere karşı da dayanıklılığını göstermiş, üç ana hedefinden biri olan kriz yönetimini başarıyla uygulamıştır. 2014 yılından beri değişkenlik gösteren güvenlik tehditlerine karşı adapte olmaya devam eden NATO, 2030 hedefleri ile de bu yeni çağ için birliktelik mesajları vermişti.
Genel hatlarıyla, zirve süresince liderler, Çin, Rusya gibi otokrat rejimlerin yükselişte olması, terör örgütlerinin hala faaliyet göstermesi, gelişmekte olan yıkıcı teknolojiler ve artan sofistike siber saldırıları ve tabii ki iklim değişikliğinin yol açabileceği tahribata yönelik, bir önerge paketi üzerinde anlaşmaya çalıştılar. Stoltenberg, bu zirveyi jeopolitik rekabetin yükselişte olduğu bir dönemde, eksensel “pivotal” bir an olarak adlandırdı. İttifakın Zirve bitiminde Liderlerin aldığı ortak kararların yayımladığı 79 maddelik bildiride İttifak’ın çok yönlü güvenlik tehditlerine karşı siyasi taahhütün arttıracağının sinyalleri verildi.
Müttefikler arasındaki işbirliklerini ve NATO’nun siyasi rolünü güçlendirme
NATO 2030 Yeni Çağ için Birliktelik Raporunun yayınlanması ile beraber İttifak’ın askeri stratejisinin olduğu kadar dünya siyasetindeki etkin rolünün de pekiştirilmesi, örgütün gündemine getirilen meselelerin genişletilmesi hedeflenmiştir. NATO Karargahının diğer uluslararası örgütlerden bir farkı, Kuzey Amerika ve Avrupalı Müttefiklerin sıklıkla bir araya gelerek ortak savunma ve güvenlik konularında müzakere edebilecekleri, bir danışma forumu oluşturmasıdır. Liderler bu Zirvede önemli bir adım atarak – NATO’nun ilk müdahale yükümlülüğünün bulunmadığı durumlar da dahil olmak üzere, transatlantik güvenliği etkileyebilecek her türlü tartışmanın NATO’da da gündeme getirilmesini desteklediklerini belirttiler. Ekonomik meseleler, belirli mal ve hizmetlerin ihracat kontrolleri ve teknoloji transferleri bu alanlara örnek olarak verilebilir. Kısacası, askeri ve siyasi bir İttifak olan NATO, ilerleyen dönemlerde askeri olmayan tehditlere karşı askeri olmayan siyasalar da üretecektir.
İttifak’ın caydırıcılık ve savunma ilkesi
İttifak’ın güvenliğinin ve transatlantik bağların merkezinde yer alan caydırıcılık ve savunma ilkesinin güçlendirilmesi Zirvenin önemli gündem maddelerinden biri idi. Askeri adaptasyonun sağlanması ve NATO Kuvvet Güçlerinin teyakkuzun desteklenmesi için gerekli savunma yatırımlarının artırılması, modern kabiliyetlere sahip olmasının önemi vurgulandı. İttifak’ın günümüz çok yönlü savunma tehditlerine karşı yeni bir Askeri Strateji oluşturması önergesinde bulunuldu. Liderler, 2014 yılından beri devam eden İttifak’ın caydırıcılığını ve savunmasını güçlendirmeye yönelik siyasi taahhütlerini dile getirdiler. İttifak’ın kuruluşundan beri müşterek savunmanın ana dayanağını oluşturan 5.madde, bu tarihi Zirve ile birlike uzay operasyonlarını da kapsar hale geldi, ki İttifak, uzay politikalarının uluslararası hukuk ile uyumlu olduğunu tekrar vurgulamıştı. Türkiye’yi ilgilendiren bir diğer nokta da, kara, hava ve denizdeki, askeri seferberliğin kesintisiz işlemesine destek olacak ve kritik deniz yüzeyinin altındaki altyapı unsurlarının güvenliğinin sağlanması için kurulacak olan NATO Deniz Güvenliği Mükemmeliyet Merkezi’nin Türkiye topraklarında yer alacak olmasıdır.
Savunmanın ilk hattı – ulusal dayanıklılık hedefleri
Savunmanın ilk hattı olarak vurgulanan “dayanıklılık” ilkesi, NATO’nun kurucu antlaşmasının III.maddesinde “silahlı bir saldırıya karşı bireysel ve toplu direnme kapasitelerini korumak ve geliştirmekle yükümlü kılar” olarak belirtilmiştir. Kovid-19 pandemisi ile birlikte ulusal sorumluluk ve de kollektif bağlılık daha da önem kazandı. Zirvede de hali hazırda bulunan sivil hazırlığı güçlendirmek için gerekli yedi şarta ek olarak ilerleyen dönemlerde atılacak ek adımlar, Güçlendirilmiş Dayanıklılık Bağlılığı (Strengthened Resilience Commitment) üzerinde anlaşmaya varılmıştır. Dayanıklılık, halen daha ulusal hükümetlerin sorumluluğunda olsa da, hayati önem taşıyan altyapı unsurlarının devamlılığının sağlanması, sivil iletişimin ağlarının ve enerji tedariğinin sürdürülebilmesi gibi alanlarda, Müttefik ve partner ülkeler ile somut işbirliğinin artırılması öngörülmektedir.
Transatlantik savunma ve güvenliği sağlamak için teknolojik eşiği muhafaza etmek
Son yıllarda hızla artış gösteren teknolojik alandaki gelişmelerin kullanımına ve mülkiyetine yönelik politikalar Zirvenin en önemli gündem maddelerinden birini oluşturuyordu. Yükselen ve Yıkıcı Teknolojilere karşı halihazırda kabul edilmiş bir stratejiye sahip olan İttifak, giderek daha da agresifleşen bu teknolojilere dair politikalarının, bir Eylem Planına dönüştürülmesi noktasında çalışmalarına devam ettiğini belirtti. NATO’nun, 30 Müttefik ülke vatandaşlarının, ortak savunma ve güvenliği sağlayabilmesi için teknolojik işbirliklerine sahip olması gerektiği, liderler tarafından tekrar vurgulandı. Bu amaçla iki önemli adımın atılacağının da sinyali verildi; ilk olarak İttifak’ın yükselen teknolojilere daha hızlı sahip olmasını hedefleyen ve sivil-asker işbirliği çerçevesinde oluşturulması planlanan Savunma İnovasyon Hızlandırıcısı (Defence Innovation Accelerator), bir diğeri de gelişen ve yıkıcı teknolojilerin ikili kullanımı üzerinde faaliyetler yürüten startupların desteklenmesi için oluşturulacak NATO İnovasyon Fonu (NATO Innovation Fund). Bu girişimler sayesinde Müttefikler arasındaki kapasite farklılığının giderilmesi, yapay zeka, büyük veri, kuantum-entegre teknolojiler, hipersonik ile biyoteknoloji gibi başlıca araştırma alanlarında, transatlantik savunma işbirliğinin ve inovasyonun hız kazanması amaçlanmaktadır.
Ortaklık yoluyla işbirliği
NATO liderleri, terörle mücadele, küresel güvenlik, kimyasal silahların yasaklanması ve iklim krizi gibi konularda üye olmayan ülkeler ile ortak alanlar yaratmanın önemini hatırlattılar. Bu alanda NATO askeri birliklerinin çekilmesinden sonra Afganistan ile sürdürülebilir ilişkilerin öneminin altını çizen liderler, Afganistan Ulusal Ordusuna ekonomik ve askeri yardımların devam edeceğini duyurdular. Bahsı geçen alanlarda farklı ülkeler ile yeni ortaklıklar kurmayı hedefleyen NATO, bu amacın bölgesel istikrar için kaçınılmaz olduğunun altını çizdi. Bu konuda ele alınan konulardan bir tanesi Beyaz Rusya ile yaşanan kriz oldu. Öte yandan Avrupa Birliği ile NATO arasındaki ortaklığın önemini vurgulayan liderler, Çin ve Rusya ile stratejik ortaklıkların devam etmesi gerektiğini savundular.
İklim değişikliği ve güvenlik ajandası
İklim değişikliği, NATO zirvesinin önde gelen konulardan biri oldu. Liderler, NATO’nun hedefleri arasında iklim krizi ile mücadelede liderlik rolünü üstlenmek olduğunu savundular. NATO, askeri operasyonlarında ve tesislerinde sera gazı emisyonlarını azaltmayı hedeflendiğini açıkladı. 2050 yılına kadar sıfır emisyon hedefini benimseyen organizasyon, başka uluslararasi kurumlar ile çevre konusundaki diyaloğun arttırılacağını açıkladı. Bu diyalogun Çin ile de sürdürülebilmesinin önemini çizen liderler, hazırladıkları yeni eylem planında iklim krizinin önemli bir madde olduğunu söylediler. NATO, çevre sorunlarının savunma ve askeri alanlarına da dahil edileceğini ve çevreye daha az zararlı alt yapıların inşa edilmesi için ortak çalışmalar yürüteceğini açıkladı. Zirvenin ardından bir İklim Değişikliği ve Güvenlik Eylem Planı kamuoyuna sunuldu. Planın öne çıkan maddeleri arasında iklim krizinin jeopolitik ve askeri boyutları, NATO’nun bu krizi aşabilmek için alması gereken sorumluluklar, iklim değişikliğinin küresel güvenlik ve istikrar üzerindeki etkileri hakkında NATO’nun Dünya ülkelerini bilinçlendirme görevi (bunun için yıllık bir İklim Değişikliği ve Güvenlik Etki Değerlendirmesi düzenlenecek), NATO’nun bilim ve teknoloji programlarının iklim krizi üzerine yürütülen araştırmalara destek vermesi ve bu eylem planının NATO müttefiki olmayan ülkeler ile işbirliği içinde yürütülmesi var.
2022 yeni Stratejik Konsept
Zirvede verilen en önemli mesajlardan bir tanesi, NATO’nun Trump yönetiminden sonra yeni bir sayfa açtığı ve çok daha etkin bir rol üstleneceği oldu. Bu açıdan stratejik konseptin tekrar şekillendirilmesi söz konusu. Stratejik konsept, NATO’nun kalıcı amaçlarını, yapısını ve temel güvenlik görevlerini ana hatlarıyla belirten resmi bir belge. Konsept, ayrıca temel güvenlik sorunlarının ve bu sorunları çözmek için öngörülen stratejileri de belirliyor. Yeni stratejinin bir sonraki zirvede Kalıcı Oturum esnasındaki konsey tarafından belirleneceğini açıklayan liderler, NATO’nun 2030 hedeflerinden bahsettiler. Bu hedefler doğrultusunda, NATO’nun ortak bir finansman mekanizmasının gerekli olduğunun altını çizen liderler, 2023’te hayata geçmesi beklenen ortak bütçe için en önemli üç unsurun sürdürülebilirlik, satın alınabilirlik ve hesap verebilirlik olacağını aktardılar.
Savunma Yatırımları için Ortak Fon
Ele alınan en önemli konulardan bir tanesi, NATO ülkelerinin savunma alanındaki işbirliği oldu. Ortak bütçenin arttırılması gibi hedeflerin yanı sıra, Balistik Füze Savunma (BFS) sistemi çokça konuşuldu. BFS sistemi, NATO ülkeleri tarafından gönüllü katkılar ile finanse ediliyor. Bunun yerine BFS’ler için ortak bir finans mekanizmasının yürürlüğe girmesi dile getirilen hedefler arasındaydı oldu. BFS’nin NATO ülkelerinin ve Avrupa’nın güvenliği konusunda çok büyük önem taşıdığını belirten liderler, bu savunma sisteminin tamamen nefs-i Müdafaa amaçlı olduğunun altını çizdiler. Liderler, BFS’nin Rusya’ya yönelik bir tehdit olmadığını, Rusya’nın NATO ülkelerine karşı BFS yüzünden agresif bir tutum ortaya koymasını kınadılar ve Rusya ile bu konuda müzakerelere açık olduklarını dile getirdiler.
Biden yönetiminde gerçekleşen ilk NATO zirvesinde birlik ve beraberlik mesajları ile öne çıktı. Yeni çağ için birliktelik hedefi ile başlayan dönemde transatlantik ilişkilerin geleceği ile ilgili önemli mesajlar verildi. Hem müttefikler hem de partner ülkeler arasında daha fazla işbirliği, sorumluluk paylaşımı ve ortak stratejilerin hayata geçirilmesi öngörülüyor. Rusya ve Çin’e karşı sert bir tavır alınması, fakat iki ülke ile, özellikle iklim değişikliğinin güvenlik alanına yansımaları hususunda beraber çalışılması, çokça dile getirilen konular arasındaydı. Zirvede, aynı zamanda Türkiye ile ilişkilerin normalleşme sinyalleri verildi. Bu anlamda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Recep Tayyip Erdoğan arasında gerçekleşen görüşme önemliydi. Son olarak, müttefikler çevre ve iklim konularında NATO’nun daha fazla sorumluluk üstlenmesi ve somut adımların atılması gerektiğinin altını çizdiler. Zirveden sonra kamuoyu ile paylaşılan İklim Değişikliği ve Güvenlik Eylem Planı bu konuda birçok önemli hedef taşıyor.